Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

yolu tutmak

  • 1 Socke

    Socke f <Socke; Socken> çorap, soket;
    fam von den Socken sein -in (hayretten) aklı durmak

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > Socke

  • 2 help

    interj. yardım edin
    ————————
    n. yardım, çare, çözüm, imdat, yardımcı, hizmetçi, muavin
    ————————
    v. yardım etmek, yardımcı olmak, yararı olmak, imdadına yetişmek, kurtarmak, elinde olmak, başa çıkmak
    * * *
    1. yardım et (v.) 2. yardım (n.)
    * * *
    [help] 1. verb
    1) (to do something with or for someone that he cannot do alone, or that he will find useful: Will you help me with this translation?; Will you please help me (to) translate this poem?; Can I help?; He fell down and I helped him up.) yardım etmek
    2) (to play a part in something; to improve or advance: Bright posters will help to attract the public to the exhibition; Good exam results will help his chances of a job.) yardım etmek, yardımcı olmak
    3) (to make less bad: An aspirin will help your headache.) iyi gelmek
    4) (to serve (a person) in a shop: Can I help you, sir?) yardımcı olmak
    5) ((with can(not), could (not)) to be able not to do something or to prevent something: He looked so funny that I couldn't help laughing; Can I help it if it rains?) elinde olmak, kendini tutmak
    2. noun
    1) (the act of helping, or the result of this: Can you give me some help?; Your digging the garden was a big help; Can I be of help to you?) yardım
    2) (someone or something that is useful: You're a great help to me.) yardım, yardımcı, işe yarar
    3) (a servant, farmworker etc: She has hired a new help.) işçi, hizmetçi, uşak
    4) ((usually with no) a way of preventing something: Even if you don't want to do it, the decision has been made - there's no help for it now.) engelleme yolu
    - helpful
    - helpfully
    - helpfulness
    - helping
    - helpless
    - helplessly
    - helplessness
    - help oneself
    - help out

    English-Turkish dictionary > help

  • 3 fragen

    fragen ['fra:gən]
    I vt, vi (soru) sormak ( nach -);
    jdn nach dem Weg \fragen birisine yolu sormak;
    um Erlaubnis/Rat \fragen izin/öğüt istemek;
    sie warf mir einen \fragenden Blick zu bana sorarcasına bir göz attı;
    ohne viel zu \fragen fazla soru sormadan [o sormaksızın];
    \fragen kostet nichts soru sormak bedava;
    da fragst du mich zu viel ( fam) ( das weiß ich auch nicht) bunu ben de bilmiyorum, bu soruna cevap veremem;
    jdm Löcher in den Bauch \fragen birini soru yağmuruna tutmak;
    sein Typ ist sehr gefragt tipi çok rağbet görüyor
    II vr
    sich \fragen;
    ich frage mich, wie er das gemeint hat bununla ne demek istediğini düşünüyorum;
    es fragt sich, ob das richtig ist bunun doğru olup olmadığı şüpheli

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > fragen

  • 4 bloquer

    Dictionnaire Français-Turc > bloquer

См. также в других словарях:

  • ışık tutmak — 1) bir yeri ışıkla aydınlatmak Biraz evvel bize ışık tutan sakallı adam bu hareketime dikkat etmişti. R. N. Güntekin 2) düşüncesiyle kılavuzluk etmek, konuyu aydınlatıcı düşünceler söylemek, tutacağı yolu göstermek Gökalp, bu odada her gün yeni… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dümen tutmak — den. teknenin gideceği yolu gözleyerek dümeni yönetmek Kimimiz dümen tutar mavnalarda / Kimimiz çımacıdır halat başında. O. V. Kanık …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yol tutmak — 1) yaşayış ve davranışını kendine göre bir düzende sürdürmek Babası, dedesi de bu bostanda bahçıvanlık ederlermiş, bu da o yolu tutmuş. M. Ş. Esendal 2) bir yoldan kimseyi geçirmeyecek biçimde düzen kurmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yol — is. 1) Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik 2) Karada insanların ve hayvanların geçmesi için açılan veya kendi kendine oluşmuş, yürümeye uygun yer Bahçeleri bahçelere toprak yollar bağlardı. Ç. Altan 3)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • açık — sf., ğı 1) Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı Açık pencerenin önünde denize karşı saatlerce dertleştik. R. N. Güntekin 2) Engelsiz Açık yol. 3) Örtüsüz, çıplak Açık baş. 4) Boş Kâğıtta açık yer kalmadı. 5) Görevlisi olmayan, boş (iş, görev) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kafa — is., Ar. ḳafā 1) İnsan başı, ser 2) Hayvanlarda genellikle ağız, göz, burun, kulak vb. organların bulunduğu vücudun en ön bölümü 3) Çocuk oyunlarında kullanılan zıpzıp taşının veya cevizin büyük boyu 4) Mekanik bir bütünün parçası Distribütör… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • makas — is., Ar. miḳaṣṣ 1) Bir eksen çevresinde dönebilecek biçimde çapraz eklemlenmiş, birbirine bakan yüzleri keskin iki çelik lamadan oluşmuş, arasına yerleştirilen herhangi bir şeyi kesmeye yarayan araç, sındı Her iki eliyle kullanırdı makasıyla… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • deniz — is. 1) Yer kabuğunun çukur bölümlerini kaplayan, birbiriyle bağlantılı, tuzlu su kütlesi 2) Bu su kütlesinin belirli bir parçası Marmara Denizi. Karadeniz. 3) Aydaki düzlükler 4) mec. Geniş alan 5) mec. Çokluk, yoğunluk Birleşik Sözler deniz… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kavramak — i 1) Elle sıkıca tutmak Çocuğu koltuk altlarından kavrayıp kaldırdı. N. Cumalı 2) Bir nesne veya düşünceyi her yönünü anlamak, iyice anlamak İnsanoğlu gerçeğin bir parçasını kavradı mı bütününü kavradığı düşüne kapılır. S. Birsel 3) Motorlu… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»